Çiçeği Bal Eyledim,
Arıya Gel Eyledim
Yabani otlar bile demeyip, üzerinden geçtiğimiz, o yabanıl, istenmeyen, sevilmemiş, tüketim toplumunda kıymeti bilinememiş, kadimde ise kıymeti yücelerde olan yabani şifalı otları kapsıyor bu yazı.
Kış bitmiş, yaşam yeniden baharla can bulmuş, hayatın toprakla yeniden can olma zamanı gelmişken, yabanıllar büyük bir aşk sarhoşu gibi buluşuyorlar toprakla. Baharın ilk canları, ilk erleri gibi ulaşabildikleri en ücra köşelerde bile can bulup bizi şaşırtıyorlar. Kayanın dibi, kökün ucu, dalın kenarıymış farketmeden yayılırlar, her yer onlara aitmişçesine. Güçlüdür kökleri, adları üzerlerinde yabanıl olmak zordur, doğanın tüm vahşiliğinin ortasında yerdedir onların yaşamı. Üzerine basıp geçer tüm insan ve hayvanat. Hayvanlar koparıp yer yaprak ve çiçeklerini, arılar en çok onların çiçeklerinden bal yapmayı sever, yerden toplarlar akşama kadar ballarını.
Ya biz ne zaman yabanıl ot ve çiçeklerden, bu kadimden uzaklaştırıldık. Doğanın şifa dolu penceresini kapatıp, onu pencerenin öteki tarafından bile izlemeyi bıraktık…
Pencereyi açtım, içeriye daldım, gezdim, gördüm, düşündüm ve ben de şifamı almaya karar verdim.
Yabanıl otları araştırmaya bahçemdekilerle başlamadım. O kadar çok ve çeşitliler ki bazılarının kadim şifasına erişebilmek nasibimizde varsa diye kolları sıvadım.
Bu güzel bitkilerin çiçeklerinden nasıl şifalanmalı;
Arı mıyız bal yapalım,
Yoksa yolup çay yapalım,
Yağını alıp mey yapalım,
Şifa İçin geldim bura…
Fermantasyon bohçamı açtım, sen nasıl bir bohçasın.
İçindeki sabır ve zamanla zehri bile bal yaparsın.
Yabani çiçeklerin özündeki şifadan faydalanmanın birkaç yönteminden bir tanesi de fermantasyon, yani bekletmek, mayalamak, demlemek.
Çay bile dem almadan içilmezken, insan kendisini demlemeli önce diye düşünerek başladım işe.
İçindeki vahşi mayalarla bal arının fermantasyon sanatı. Balı bu kez fermantasyonunun bazı yapmaya karar verdim.
Hangi bitkinin ne olduğunu anlama kısmı heyecan vericiydi, toplayıp hazırlamak da öyle. Beklerken neye benzeyeceğini ve nasıl etkileri olacağını merak etmek de güzeldi. Ama tadım kısmı, işte tüm bu duygulara bir de haz eklendi ve şevk ile daha fazla deneme yapma isteği. Hepsinden, tüm yabanıl çiçeklerden şifa çayı yapma isteği bu.
Kara hindiba bastı önce dört bir yanı. Çiçeklerini topladım, yıkadım, kuruladım pamuk bir bez üzerinde. Balı köylü teyzelerden almıştım. Temiz kavanoza çiçekleri, ardından balı ekledim. Kapattım kapağını, her gün tepe takla yaptım kavanozu bir kez. Hep değil, arada sırada aklıma geldikçe. Bir ay bekledi balda çiçekler, beklemeye de devam ederken ben şerbeti içmeye başladım. Sıcak suya bir iki tatlı kaşığı ekledim, çiçekleri suda demledim.
Müthiş...
Bahçeden bal eylemeden önce şifalı bir şerbet daha yapmıştım.
Kök zerdeçal,
Kök zencefil aldım taze olarak.
Doğradım bunları, karanfil, Seylan tarçın ekledim ve tane karabiber çektim biraz da üzerlerine, kavanozda balla buluşturdum hepsini güzelce. Bu kavanozun ağzını hava alacak şekilde bırakarak fermente ettim. Taze kökler sularının da salıyor bala, balı inceltiyor ve salınan suyun buharlaşması için arada sırada karıştırdım ve kapağı gevşek bıraktım bu kez. Bu çayı da denedim bayramda şifa ile. Yine bir fincan sıcak suya bir iki kaşık koyup demledim önce.
Leziz…
Deve dikenleri çiçek açmaya başladı şimdi mor, mor. Her birisi yumruk kadar. Birazını toplayıp ters asıp gölgede kurutacağım, bir kısmını bal eyleyeceğim.
Aynı sefalarda gözüm uzun zamandır, güneşli bir günde onları da toplayıp aynı yolculuğa çıkartmak lazım.
Afiyet önemli tabi, başka dile tercümesi olmayan kelimelerimizden. Şifa olmadan afiyet olur mu? Afiyet, şifada gizli.
Afiyet şifa olsun…
Ferda Uslu
Yorumlar
Yorum Gönder