Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kitap- Fermantasyon ile Dönüşüm Sanatı- Ferda Uslu

Yaşayan Hakikat- Çakralar, Kapılar Vs...

         Yaşayan Hakikat: Bedenin Sessiz Bilgeliği Bir an dur ve dinle. Soruların telaşının dindiği, cevap arayışının yoruculuğunun bittiği o içsel sessizliği hisset. Burası, bilginin değil, bilişin mekanıdır. Dışarıdan öğrenilen her şeyin ötesinde, bedenin kendi derinliklerinden yükselen o sakin ve bilge fısıltıyı duyduğun yerdesin. Gerçek bilgelik, karmaşık bir felsefe değildir. O, bir çiçeğin var oluşu gibi basit ve doğrudandır. Kendini açıklama ihtiyacı duymaz. Sadece vardır . Ve bu varoluş, çabayla elde edilmez, yalnızca fark edilir. Zihin, bu basitliği anlamakta zorlandığı için kendine yollar, haritalar ve kapılar yaratır. Bedenin enerji merkezleri, kalp, taç, kök... Bunlar, zihnin hakikate giden yolda tutunabileceği sevgi dolu işaret levhalarıdır. Onları birer engel veya aşılması gereken sınavlar olarak görme. Onları, seni eve, yani kendi özüne çağıran davetiyeler olarak kabul et. Merkez Olan Kalp Tüm yolların birleştiği o yer, kalp dediğimiz yerdir. Ama ...
En son yayınlar

Huzurlu Ayaklar- Yeryüzünden Sonsuzluğa Açılan Kapı- Bölüm-1

                            Bedenin Kök Kapısı Ayaklar Bedenimizin yeryüzüyle buluştuğu o ilk nokta, gün boyu tüm yükümüzü çeken ama en az teşekkürü alan sadık hizmetkârlarımız: Ayaklar. Bizi hayatın akışına taşıyan bu sessiz ve vefalı dostların varlığını, çoğu zaman ancak bir sorun olduğunda hatırlarız. Ne zaman ki ağrır, sızlar, çatlar ya da yanarlar, işte o an dikkatimizi onlara yöneltiriz. Kısacası, ayaklarımız huzurlu değilse bizim de huzurumuz kaçar. Ayakkabıların içine hapsettiğimiz, yalnızca şikayetleri olduğunda hatırladığımız ayaklar, aslında en büyük sadakat noktalarımızdan biridir. Hangi yola gönülsüzce saptığımızı, hangi durakta aslında dinlenmemiz gerektiğini, ne kadar ağır yüklerle yürüdüğümüzü en iyi onlar bilir. Nerede koşacağımızı, nerede yavaşlayacağımızı ve ne zaman durup bir nefes alacağımızı bize fısıldarlar. Peki, bu vefalı dostlara hiç teşekkür etmeyi denediniz mi? Emin olun, bu yazının sonunda...

İç Toprak: Bağırsağın Ruhsal Haritası Yazı Dizisi – Bölüm 5

  Yaşayan Toprak - Beden Üzerinden Hakikate Yolculuk Artık soruların dindiği, sadece cevapların sessizliğe karıştığı ve bilincin tüm varoluşla bir olduğu birlik noktasındayız. Burası sessizlik alanı, burada kelimeler, kavramlar anlamını yitirir. Farkındalık bedenin tüm hücrelerinde zaten var olanı uyandırdığında, beden yalnızca ruhu taşıyan bir araç olmaktan çıkar; bilinçle dolu, canlı ve bütünsel bir varoluşa dönüşür. Bu bilinç, dışarıdan öğretilen bilgilerle değil, bedenin kendi derinliklerinden yükselen sessiz ve içsel bir bilgelikle şekillenir. Gerçek bilgelik, yaşamın basit ve doğrudan hissedilişidir; içinde kıyas, kavram veya açıklama bulunmaz. Sadece vardır, kendi başına bütün ve tamdır. Sessizliğin derinliğinde belirir, zihin tarafından değil, doğrudan bilinç tarafından fark edilir. Hiçbir çabaya ihtiyaç duymadan, varoluşun merkezinde kendiliğinden ortaya çıkar ve sadece yaşanarak anlaşılır. Bedenin enerji kapıları ya da çakralar, hakikate ulaşmak için zihnin geçmesi gereke...

İç Toprak: Bağırsağın Ruhsal Haritası Yazı Dizisi – Bölüm 4

Floranın Uyanışı – Temizlik, Dönüşüm ve Bilinç. Farkındalık bir ışık gibidir; karanlıkta yıllardır saklananı, bir anda görünür kılar. Bu ışık parladığında aynı zamanda yıkım da başlar. Çünkü görülen şey yalnızca geçmiş değil; ondan kaçışın, bastırmanın ve taşımanın tüm ağırlığıdır. Bu his, zihinsel bir düşünce ya da bir fikir değildir; varlığın derinlerinde bir kırılma anıdır. Farkındalık kişinin aslında "ben" olmayanla özdeşleşmesinin farkındalığıdır. Ne olmadığını buldukça, aslında ne ya da kim olduğunu anlamasıdır. Farkındalık anı, bilinenin ötesidir, bilinmeyene kapı açılmıştır, zihin için rahatsız edici olabilir. Çünkü (zihin) kişi, taşıdığı şeyi bırakmak istemez, çünkü onunla yaşamayı  ve o olmayı öğrenmiştir. Farkındalık anı, zihinsel yapının ve eski kimliğin çözülme anıdır. Bazen bu bir iç titreme, bazen bir boşluğa düşme, bazen de sessizlikle gelen bir utanç duygusudur. Bu duyguların her biri, farkındalığın içeri sızarak kurumuş zemini çatlatmaya başladığını gösterir...

İç Toprak: Bağırsağın Ruhsal Haritası Yazı Dizisi – Bölüm 3

  Bastırılmış Duyguların Beden Yükü Beden her şeyi sindirmez. Her söz, her bakış, her yaşantı... Hepsi içimizden geçer. Bu geçiş esnasında direnç göstermek, zihnin tutunması ve biriktirme arzusudur. Zihin kendisini bu şekilde var eder.  Bu biriken yük, en çok bağırsakta taşınır. Çünkü bağırsak yalnızca yediklerimizi değil; hissettiklerimizi de sindirmeye çalışan bir organdır. Bastırılan her duygu, dışa vurulmamış her öfke, yutulmuş her kelime bağırsakta kayıtlıdır. Bu kayıtlar gramofon gibi tekrar, tekrar ve tekrar bir ömür boyu çalar durur. Kimi zaman kabızlık olur bu yük; kimi zaman şişkinlik, kimi zaman içsel huzursuzluk., panik atak, depresyon, ani dizginlenemeden çıkan dürtüsel bir taşma...Esas mesele bedensel gibi görünse de, çok derindedir. Hâlâ sindirilememiş, bırakılmayı, fark edilmeyi bekleyen duygular. Zehir, her zaman zahirden alınmaz. Batında bulunan, çok eski bir duygunun çözülememiş hâli, bir travmanın kalıntısı, kendine duyulan öfkenin donmuş bir parçası zehir ...

İç Toprak: Bağırsağın Ruhsal Haritası Yazı Dizisi – Bölüm 2

  Bölüm 2-  Bağırsağın Unutulan Hafızası Bağırsak yalnızca bir sindirim sistemi değil; aynı zamanda görünmeyeni saklayan, gizliyi tutan bir kabirdir. Bu kabir canlıdır; nefes alır ama konuşmaz. İçinde gömülü olanlar yalnızca yiyeceklerin kalıntısı değildir. Bastırılmış sesler, susturulmuş haykırışlar, zamanında söylenememiş sözler, hissedilip bastırılmış duygular… hepsi burada sessizce yatar. Ve biz, bedenimizin bu en derin yerinde unuttuğumuzu sandığımız her şeyi aslında hâlâ taşırız. Daha da üzücüsü, kendimizi bu birikim yani geçmiş sanmamızdır. Bu iç toprak, doğumla birlikte şekillenmeye başlar. Ancak neyle beslendiği yalnızca fiziksel değil, duygusaldır da. Sevgiyle mi karşılandın, kucağa alınmadan mı bırakıldın? Dokunuldun mu, yoksa görmezden mi gelindin? Bütün bu ilk temaslar, bağırsaktaki ilk kayıtları oluşturur. Ama bu kayıtlar zamanla birikerek bir örtüye, bir katmana, bir suskunluğa dönüşür. Ve bir noktadan sonra bu yer bir mezarlık gibi davranmaya başlar. Bu mezarın...

İç Toprak: Bağırsağın Ruhsal Haritası- Yazı Dizisi – Bölüm 1

İç Toprak: Bağırsağın Ruhsal Haritası Yazı Dizisi – Bölüm 1 Yaşadığını Sanmak – Uyanmadan Önce İnsan Nerede Yaşar? Bu yazı dizisi, bilgi aktarmaktan çok bir hatırlayışa alan açmayı amaçlar. Burada bağırsak florasına, insanın içsel yolculuğunun sembolü olarak yaklaşılır. Çünkü bağırsak, hem bedenin toprağıdır, hem de ruhun aynası. Bu beş bölümlük yazı dizisinde, bağırsak florasının fiziksel ve spiritüel anlam katmanlarını birlikte açacağız. Her bölümde, kadim bilginin ışığında ve sezgisel bir yolculukla; belki henüz dile gelmemiş ama derinden hissedilen farkındalıkların izinden ilerleyeceğiz. İnsan, kendini bilene kadar aslında yaşamaz; sadece yaşadığını sanır. Gerçekten yaşamak, yalnızca şu anın farkındalığında mümkündür. Zihin geçmişte oyalanırken ya da gelecekte savrulurken, kişi henüz kendi varlığının merkezinde değildir. İç bağ kurulmamışsa, yaşam bir sürüklenişten ibarettir. Bedende nefes olsa da yüzeyseldir; içte akan bir hayat yoktur.